Uzun yıllardan beri güneş ışığı vitamini olarak kabul edilen D vitamini , günümüzde endojen olarak sentez edilebilen bir pro-hormon olarak kabul görmektedir. Temel işlevi kalsiyum ve kemik metabolizmasını anabolik yönde aktive etmektir.Kalsiyum ve fosforun bağırsaklardan emilimini sağlar , parathormonun salınımını önler, böbreklerdeki kalsiyum kaybını önler , kemik rezorbsiyonunu arttırır , insülin yapımını arttırmaktadır. D vitaminin en güçlü kaynağı ultraviyole B (UVB) ışınlarıdır. Ultraviyole ışınların deriyle temasının engellenmesi D vitamininin sentezini olumsuz etkiler. D vitaminin (kolekalsiferol) aktif formu 1,25-(OH)2vitamin D3 ‘tür. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) 2016 kılavuzuna göre serum 25(OH) vitamin D düzeyi 30 ng/ml’den (75 nmol/L) yüksek ise yeterli vitamin D düzeyi, 20 ile 30 ng/ml (50-75 nmol/L) arasında ise vitamin D yetersizliği, 20 ng/ml’den (50 nmol/L) düşük ise vitamin D eksikliği olarak kabul edilmektedir. Toplumlar arasında farklı nedenler ön plana çıkmakla birlikte genel olarak güneş ışığından yeterince faydalanamama ve gıdalarla yetersiz alım gibi nedenlere bağlı olarak D vitamini eksikliği tüm yaş gruplarında sık görülen bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. D vitamininin fazla miktarlarda alınması da metabolizmada toksik etkiye yol açarak, dönüşümü olmayan problemlere sebebiyet verir. D vitamini eksikliği İlkbahar aylarında daha yaygındır ve yorgunluk ve gündüz uyku hali ile ilişkilidir. Bu durum, hastaların fiziksel aktivite düzeylerinin azalmasına yol açmaktadır. Yapılan çalışmalarda 20 ng/mL altındaki vitamin D düzeylerinde yorgunluk düzeyinin dramatik şekilde arttığı ve tedavi sonrasında hastaların yorgunluk düzeylerinin azaldığı gösterilmiştir. D vitamini kullanımına bağlı gelişebilecek toksitite ve yan etkilerin önüne geçilmesi için doz takibinin karaciğer ve böbrek hastalıkları açısından riskli gruplarda yapılması etkili ve yeterlidir. Günlük toplam D vitamini alımının tolere edilebilir üst sınır alım seviyesini geçmemesi gerektiği unutulmamalıdır. Yüksek miktarlarda D vitamini alınması toksik etki gösterir.Serumda kalsiyum ve fosfat düzeyi yükselir. Bu ise kalsiyumun böbreklerde ve kan damarlarında birikmesine sebebiyet verir , böbreğin görevini tam olarak yerine getirememesi kireçlenmeye neden olur. Serum D vitamini düzeyini güneş ışığından yararlanma süresi ve beslenme etkilemektedir. D vitamini durumunu iyileştirmek için; güneşe maruz kalma, besin desteği (suplemantasyon), besin zenginleştirme, D vitamini bakımından zengin doğal besinleri kullanma önerilerinin uygulanması önemlidir. Yetişkin, genç, obez, yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerin D vitamini eksikliği ve depresyon riski altında olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Depresyon ve diğer mental hastalıklardan korunmada açık havada egzersiz yapmak, gün içerisinde güneşli bir saatte 15 dakika yürüyüşe çıkmak, D vitamininden zengin ve/veya zenginleştirilmiş yiyecek ve içecekler tüketmek, besin destekleri ile D vitamini düzeyini iyileştirmek, mental sağlığı iyileştirmek için basit bir yöntemdir.
PEKİ D vitamini seviyelerimizi arttırmak için neler yapmalıyız ?
D vitamini yetersizliği metabolizmada kemik ve iskelet sistemi rahatsızlıkları olarak kendini gösterir.D vitamini eksikliğinin insülin direncini, metabolik sendrom riskini artırdığı, obezite, kanser, Tip 1, Tip 2 DM ve hipertansiyon gibi birçok hastalık için risk faktörü olduğu görülmektedir. D vitamininin yeterli seviyesinin hem pre-menopozol hem de post-menopozal kadınlarda meme kanseri riskini belirgin bir şekilde azalttığı görülmüştür.
D vitamini seviyelerinizi kan tahlili yardımı ile öğrenebilirsiniz, doktorunuzun önereceği bir ilacı eksiklik durumunda muhakkak kullanın ve bugünlerde bol bol gün ışığına çıkarak D vitamini seviyelerinizi yükseltebilirsiniz..